..

Yalvarırım saklama yüreğinin kuytularını,
Karanlıklara uzatmadıkça ellerini bulamazsın yalnızlıklarını,
Elbet bir çıkış yolu vardır daima üzerine akan zamandan
Yalvarırım yitirme yüzünün duygularını..

28 Şubat 2011 Pazartesi

Ankara Yağmurlu..

Ankara yağmurlu..
Şehirli bulutlar kaplıyor sakinliğimi
Islanmış dağları geliyor aklıma zifiri şimdileri..
Elim gibi , evim gibi , benliğim gibi ..
Ceketini atmış başına geliyor bir delikanlı
Hırkasından sarınmış bir kadın dolanıyor koluna
Esir gibi, mecbur gibi, ister gibi ..
Arabalar eziyor caddenin turuncu ışıklarını
Penceresinden kokusunu çekiyor çocuk toprağın
Nem gibi, keder gibi , nefes gibi ..
Saçlarını geriye atıyor genç kız
Gözlerini kısmadan dönüyor gökyüzüne
Direnir gibi , bekler gibi , huzur gibi ..
Şehrime çekiyor her şey seni ,
İklimime gel diyor kabul ediyor,
Ankara'da çiseleyen bir yağmur gibi ..

27 Şubat 2011 Pazar

?

-Ömür boyu yalnız kalacak olmak nasıl bir duygu? dedi ..
-Evet ruhum yalnız kalacak ,tamam belki bedenim de yalnız kalacak , ama bunu kabul ederek yaşıyorum. O yüzden acı veremez bana yalnızlık.. Peki sen hep kalabalıksın, hiç korkmuyor musun ? dedim.
-?
-Birgün yalnızlığa düşmekten !

20 Şubat 2011 Pazar

silgi..

yolları silerim,
gökyüzünden biraz gri,
güneşten biraz mavi
ellerinden bir kaç çizgi
ruhumdan biraz karanlık belki
giysilerimden toz,
saçlarımdan iğrenç il kokusunu tamamen,
bozkırdan biraz çalı,
denizden biraz çakıl belki
kuşlardan bir kaç tüy silerim
kitaplardan matematik olanlarını,
hatıralardan silerim biraz az acı, az tatlı olanlardan..
silerim işte bakmam ötesine berisine..
ve bi kalem bırakırım bir deste kalem içinden silmediğim..
yeniden çizerim herşeyi,
herşeyiyle..

son..

"git" dedi
"istediğin özgürlüğe git senin olsun."dedi..
yeter ki bırak bana yeminlerimi
acılarım benim olsun
biraz neşem vardı al o senin olsun..
bütün şehirlerim bende kalsın deniz kenarlarım senin olsun..
hüzünlerimi veremem ama gülücüklerim senin olsun..
gözlerim bende kalsın yüreğimi götür,senin olsun..
ellerim derdin ya hep al ellerimi senin olsun
mutluluğumu al,umutlarımı al,canımı,yarınımı al hepsi senin olsun ..
yeter ki bana seni ver..
bu son özgürlüğüm olsun..

özledim..

özledim;
bilmezsin kaç kucak dolusu gülüş bıraktığımı geride
bilmezsin ıssız gözlerine baktığımda yeniden yeşerdiğimi
özledim..
yağmur yüklü tüm bulutları bir bir yıkar gibi köprüler kuruyorum
sana..
ve seninle geçecek her bir dakikanın hesabını tutacak kadar defter biriktiriyorum,
hiç birini unutmak istemiyorum kelimelerinin
ve bir yenisi eklenince elinden tutacağın çocuğa
bir yenisini özleyecek kalbim seninle olduğu için  açan her bir çiçeğim..
özledim,sevgilim..

ADAM..

SAKALLARININ KIRLARI ARTMIŞ AMA ELLERİNİN KARARLILIĞI HİÇ YILMAMIŞ.
GÖZLERİNİN GİZLENEN BAKIŞLARI UZAKLARDAN HİÇ UZAKLAŞMAMIŞ..
EN GERÇEK GERÇEKLİK ÜZERİNDE BİR SEHPADAYIZ.
İPİMİZİ GEREN ONLAR DEĞİL AYAĞIMIZI KAYDIRAN DURUŞTAKİ TAVIRMIŞ.
İNSANLARI KIRMADAN BÜYÜK ADAM OLMAK İMKANSIZKEN
ÖNYARGILARI YIKMAK VARLIĞA MEYDAN OKUMAK KADAR CAN YAKARMIŞ.
DİŞİYLE TIRNAĞIYLA TUTUNANLAR SADECE KAHRAMANLAR DEĞİL AYNI ZAMANDA ZAVALLILARMIŞ.
GÖZLERİNİ AÇTIĞINDA GÖRDÜĞÜN GÜNEŞ GÜN GELECEK BATACAKMIŞ ANCAK
GÜNEŞİN İZLERİ GİDİŞİNDEN DE ÖTE DERİNLİKLER BIRAKACAKMIŞ.
GÖZLERİNİ KAPA BE ADAM İNANMAK EN BÜYÜK YILGINLIKMIŞ..

Deniz..

ne zaman bir deniz görsem kapılacağımdan
ne zaman bir boşluk görsem dalıp gideceğimden korkarım..
alır sürükler beni en mavi derinlikler
ve sonbahar akşamlarının hüznü gibi yığılır yeşillere maviler..
bakma sakın bulamazsın ıssız koy
her koyun kucağında sevdamız
sevdamızın her soluğunda soluğumuz var
bulamazsın yalnız,ürkek,birikmiş,yıkılmış gözler..
ufka doğrudur onlar, kolay kolay yılmazlar
görecekleri 'en güzel deniz' i beklerler
ve sakın arkanı dönmeye kalkma bahçemi süsleyen çiçek
senin her bir yaprağın bir gün o deniz e değecek..

..

bir yüküm var
gücüm yetmiyo art
ık fazlasını taşımaya takatim kalmadı başkası paylaşamaz ağır gelir yüreğim ondan daralır sürekli insanın yüreğine bu kadar acı verilir mi bu hangi yaradanın adaleti bu nasıl bir vicdan muhasebesi bu nasıl bir insafsızlık anlamış değilimbu yük neden bu kadar ağır ..

sadece..

bir hayat bulmalı beni
işte tam vazgeçmek zorunda olduğum zaman
ıssız uzaklarda..
belki kaybolmuş belki terkedilmiş ama sakin,kimsesiz.
bir orman olmalı kıyılarında
masmavi ladinler boy vermeli önceleri
ardından kayınlar ,karlı tepeleri..
göl bulanıklıgını hissetmeliyim ıssız hayatımın tam ucunda.
yaprakların düştükleri zamanlarda yollarda yürümekden zevk almalıyım
bir avlunun kuytusuna ilişip dinlemeliyim
rüzgarı bulutu suyu dalları..
ve hissetmeliyim dipsizliği..
bir hayat bulmalı beni
tam ortasına indirmeli gökten
belki mavi belki gri bir renk giydirmeli üstüme
ve ben
öylece durup ıssızlarda
susup sadece 
yaşamalıyım.

gökkuşağı..

farzet ki uyumuşum ,
denk gelmiş kaçırmışım gökkuşağını
farzet ki görememişim ilk kez bile
kaçırdım diye tüm renklerimi almaya ne hakkın var ?
renklerimi geri ver
kırmızıyı en çok ;güllerim için
biraz sarı ;en güzel güneşlerim için
bir tutam turuncu ;portakal bahçem için
yeşil; boylu boyunca çayırlarıma
morlarımı geri ver ;en güzel giysilerim için
mavi,lacivert ;engin,asi,mavi DENİZim için.

Ama..

hüzünlü şarkılar yazıyorum defterime
sırf inadımı yenemediğimden küstügüm günlere
bir hışımla dönüyorum yine ..
gözleerinin ağlamadığını ikimiz de biliyoruz
akan yaşlar kalbinin itirafları..
son sarhoşlugumu da yitirdim
giderken bittim
isyanıma isyan ekledim diyorsun
gel..
bende ki beni yıktın geçtin terkettin ..
bilmiyorsun
ama gel ..
parçacıklarını toplaladım kalbimin
gömleğinin bir düğmesini sonra
sonra ellerinden biraz doku
kendime getiren beni;
beni sen yapanlar..

yıkıldım döküldüm
düştüm yükseklerden
kazıdıgım yazıları bir bir boyadım diyorsun
ama gel ..

di-a..

--Sadece bir müddet buzlu camın arkasından
seyrettiren bütün şarkılar sizin için yazılmış
gibi gelecek .. Aşkı insan buzlu cam ardında öğrenir
 coğu zaman mum ışığıyla aydınlandığı gecelerde,
buğuya yüregindeki ismi yazarak, düşen kar tanesinin
 huzurunu sevdiğinin huzuruna benzeterek,
ya da hayal ederek turuncu sokak lambası altında
 yağan yağmurlarda ıslanan iki seyı ,
kendini ve sarıldığı insanı ..

--bir ayrılık yıkmıştı beni, yalnız kalmaktan korkan insan telaşına kapılmış,
kalmamıştım.yıkılmış ama yalnız değildim.
sonra yalnızlığın olmaması gereken bi çaba olmadıgını farkettim.
yalnızlaştırdığım kadar yalnızlaştım.
beni yalnızlığımdan çıkardın aldın.ben tortularımı kazıyıp atmaya
çalıştıkça sen önüme çıkardın.geleceğin temiz günlerine o kırıcı hatıraları
 bıraktırdın.kırdım,kırıldım,yıprattım.
şimdi gitme.
ben böylesine sende kalmak isterken,sen böylesine bana kalmalıyken,
çıldırasıya özlediğim sakın gitme..

Aklıma her geldiğinde ..

Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara
Ve sanki, artık hep kanayacak...
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım,
En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..
Sana uyumak,
Sana uyanmaktı hayat.
Sıratını geçtim yaşarken korkmadan
Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle
Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile
Tek sen gitme diye
Sonbahar oldum yaprak yaprak
Ağaç oldum köklerimi unutarak
Tesellisiz bir geceye fırlatıldım
Kalbimi dar kafese kapatarak
İçimdeki bir kanarya
Hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
Beyazında akladım bulutunun
Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak

benden beni istiyorsun ..

saklanıyoruz hergün gecenin ardına
yalnızlığımızı,kimsesizliğimizi gizliyoruz..
kimimiz en güzel anlarını yaşarken gecede kimimiz ölümün eşiğindeyken kalpler arıyoruz kırmadık..
evet saklanıyoruz her gece..
o içine düşülesi karanlıkta yitiriyoruz benliklerimizi anca...
savunmasızlığımızı yitirdiğimizi anca öyle gizliyoruz..
oysa mermiler dizdik siperlerimize,
el bombalarıyla yattık ölüme,
ve bir sabah uyanırken en koyu geceden
tüfeklerimizle sevişirken bulduk kendimizi.
en acısıda ne biliyor musun gizlerimizden uyandık
sakladıklarımızla ortada kalakaldık
şimdi benden beni istiyorsun.
sana beni nasıl verebilirim;
kör,yitmiş,savrulup bitmiş,
gecenin sığ karanlığında saklanmaya muhtaç,
acınası göğsünde mektup bile saklayamazken
kör çakısıyla dolaşmış,gözlerinin sürmesi yokken savaş boyalarıyla donanmış
başı dik kabul;
ama yüreği yitik..
ben sana bu beni nasıl veririm.
henüz kazanamamışken o bebek tenini,
isyan mağduru ellerimi sana nasıl veririm...
saklanmışım geceye çıkmam sanmışım,
o sabah umudun doğmayacağını nerden bilirim,
uyanasım tutmuş bir kez olsun..
ey sevdiğim
biliyorum
benden yine beni isteyeceksin
ben sana beni nasıl veririm..
değer biçmişim beynime
düşüncelerim geceyle yitmiş
ama gece bir türlü yitmemiş..
her gece diyceksin biliyorum
her gece benden beni isteyeceksin
olur sevdiğim
sana beni veririm
ama el sürmesi acı olur
tüfekten nasır tutmuş ellerim tüfeği doğrulttuklarımın yüreği gibi..
ne taş kalmış taşımadığım
ne beden çürümekten kurtulamamış..
dedim ya bebeğim savaş için uyuyorum gece
gizlemek için yalnızlığımı
ve son savaşın en orta yerindeyim bu sabah da
ya terkedip kendimi yalnızlığa geceye sığınacağım
ya da yalnızlığı da bir mayın a bastırıp
kolunu bacağını kıracağım şeytanınkiyle beraber
ve sen inatla
benden beni istiyorsun..
veriyorum ya..
iştee
al bu beni benden
ki düşünüp savrulmasın
yorulup yıpranmasın
bir daha geceye sığınmasın....

Kahraman'ıma..

Hayır sana değil. Benim kahramanıma tüm sözlerim. Ne var ki sen bir çoğunu söylemişsin.
Susmayı, konuşmayı, yalını, yalnızlığı anlatmaktan usanmıştım insanlara. Demek ki dedim
sorun bende. Kimse benim kadar yalnız değil farkındayım, ama kimse kalabalık da değil.
Peki neden kimse şikayetçi değil?
Sen şikayetçiymişsin.Neden susmayı sever bir insan, neden yalnızlık bu kadar mutlu kılar ?
Ne derse desinler, yaralarımı örtmek için gizlenmeye ihtiyacım var. Zira iyileşsin istemiyorum
ondan kalanlar hep kalsın,var olsun, daima hatırlansın. Yalnızken ortaya çıksın,
kalabalıklaşınca sessizliğime insin.
En güzel sessizlik onu ifade etsin. Acı aşkın en büyük parçası. Yıpratmıyor kimseyi,
yok ediyor. Yokluk kabul edilebilir tek varlığı oluyor bir anda insanın. Sokaklarda, konserlerde,
trafikte, evde, sinemada .. Hep yok hissediyor kendini insan.
Sonra sevgilinin geride bıraktığı bir cümle takılıveriyor diline insanın : "Giderken yüreğini de
götürüyorum."
Bütün bu yaşananlar gerçek değilmiş ki farkettin mi ? Yüreğimin yeri yokmuş bende,
o yüzden şuan taş
gibi hissediyorum, tüm sıcaklığı onda kalmış..
Satırlara sustum yine, susmayınca gözlerini kapatamıyor insan. Gözlerini kapatmadan da göremez
kimse yaralarını.
O kadar çok susasım var ki.. Nafile susarak anlayabilecek kimse yok ..

Aşk'tın..

Uzun cümleler kurmayalı uzun zamanlar geçmişti.
Herşeyin masalsılaşmasından az önce kabuslarla uyanıyordum geceye.
Gökyüzü boşluktan ibaretken yıldız dolmaya başladığında ,farkettim.
Kesik kesik el izleri gibi hatıralar bırakırken birden her şey durdu.
Cümleler sustu, kabuslar durdu, yıldızlar dondu, zaman yok oldu.
Telaşım olsun istediğim her an yok olan zamanda unutuldum.
Kırıntılarını topladığım insanların ceplerine yeni yürekler doldurdum.
Hiç olmadığım kadar inat kesildim.
Siperlerimden taştım, yaşam meydanına ulaştım.
Birden büyük bir acı kıvrandırdı.
Anlamam uzun sürmedi başımı delip beynime dolanın yıldız olduğunu.
O zaman bakılması gereken bir yer olduğunu keşfettim.
Herşeyin varolma sebebi tam da orada duruyor işte.
O sürekli parlak, yankılanan, büyüyen şey ; Aşk..
Onu farkettiğimde ne demek olduğunu anladım.
Aşk yenilenmek demek, büyümek ,güçlenmek, kuşanmak,
farkında olmak, rüyalar görmek,dokunmak ..demek .
Ve bir cümle kurdum.
Gayet serin bir sayfada serin bir kalemi tutan kızgın ellerimle bir yazı yazdım.
Kağıda aşkı anlattım..
Ben anlattım, o dinledi.
Anlattıkça ben ,kağıtlardan bir öbek yükseldi.
Sonra birden yıldıza değdi.
Yok olma boşluğundaki yıldızı kağıtlarla çektim aldım.
Ona nedenini böyle açıkladım:
"Seni milyonlarca yıldız arasından,sonsuzluktan çektim aldım, çünkü;sen Aşk'tın. "

hiç..

Umutlar var olmaya başlayınca birden nefesleriniz sıklaşır..
Hayatı sorgularken kullandığınız cümleler değişiverir.
Mutsuzluğu tartarken hep var mı diye mutluluğa geçiş yaparsınız..
Hayatınızın akışını değiştiren tüm manzaraları tekrar görmek için can atarsınız.
Uzun bir yoldan gelmiş gibiyim şimdi. Yoldan dönmenin hüznü var içimde. Eve dönmenin huzuru, benim olanlara kavuşmanın rahatlığı, beni bırakıp gelmenin derin sızısı var..
Yollara ne kadar iz bıraktığımı sayamadım, ama çok .. sonunda ulaşılayım yine de isteğiyle seslendim durdum geriye..
Ben evime gelmek için çok yol geldim, dağları denizleri aşmak için didindim. Evime yaklaştıkça vazgeçtim. Kendimi yolda tükettim .. bir bir bıraktım sevinçlerimi mutluluklarımı umutlarımı yollara serdim.. sonunda kendime geldim. Kendimde hiçliği fark ettim..

14 Şubat 2011 Pazartesi

İnsanlar..

İnsanlar tanıyorum..
Geleceği için çırpınıp duran, hayata asılan..
Hayatını yollarda bırakan..
Yollardan hayatını kazanan ..
Kazandıklarını unutmak zorunda bırakılan..
Unuttuklarını en umulmadık zamanda hatırlayan..
Hatırladıklarıyla koca bir öykü anlatan..
Anlattıklarını tüm kulaklara doldurmaya çabalayan..
Çabaları sonuçsuz kalan..
Kalmak isteyip,uğurlanan..
Uğurlanmasına rağmen yoluna bakılan..
Bakmasını bilen, sevmesini bilmeyen..
Sevmeyi bilen, bakmaktan vazgeçmeyen..
Vazgeçmedikleri yüzünden aşklar kaybeden..
Kaybettikleri için gökyüzüne yüzünü dönemeyen..
Döndüğü için sözünden, hayatı değersizleşen..
İnsanlar tanıyorum..
Hepsinin kaybı tek bir yerden, yürekten..

Yol Almak..

-Bilinmeyen yere bildiğin hiçbir yoldan gidilmez. Ben burdayım demeyen yere yol gitmez..
-Dertlisin !
-Yerim yok,yolum yok, yurdum benimle sınırlı. Yurt büyüyor, büyüdükçe boş kalıyor şehirler, büyüdükçe insanlar yalnız..

Zenit-Denaz

13 Şubat 2011 Pazar

uzaklardan..

çok uzaklardan geçiyordun ..
sanmazdım ellerinden gümüşler serpeceğini
sonbaharın sararmaktan bıkmış yapraklarının arasından geçip
gülüm diyip sarılıyordun ..
gözlerinin görmekten bıktığı şehirlerden kaçıp geliyordun şehrime ..
savunmasız yüreğime sıcak seferler düzenleyip soguk sular serpiyordun . .
biliyorum sen bile beni benden çok tanıyordun ..

cumartesileri..

dostlarımı soruyorlar geceleri
rıhtımda unuttum diyorum seslerini
yok edilen bir yalnızlıkta arıyorlar beni
yok ediyorum kendimi cumartesileri
..

o..

bir o kalmıştı içimde hasretlik duymadığım,
hem kör hem sağırken bir o kalmıştı umutlamadığım,
pencerede rüzgar ay batmış yavaş yavaş,
sokakta bir köpek telaşı gürültü..
bir o kalmıştı geçmeyen ıssızlıkta ,
hem kör hem sağırken bir o kalmıştı hasretlenmediğim..

12 Şubat 2011 Cumartesi

YAMALI..

Benim ruhum yırtık değil yamalı..
‘Yaması tutmamış’ demek, ‘aa yırtılmış’ demekten daha zor çoğu zaman.
  Senelerce hayata dahil edilen insanlarıma verdim ,dağıttım ruhumu.
Bir cümle ona bir cümle diğerine nasip oldu. Kimisi sayfalarca pay edinirken kimi okumaya yüz bulamadı ruhumu. Her bir parçacığım bir zihin köşesinde unutuldu. Geldi çaldı birisi ruh kitaplarımı, iadesi ağır oldu, karalı tüm sayfaları, parça pinçik olmuş köşe ve kenarları. Bir makara ip çaldım terziden biraz da fikir şairlerden.. yamadım, yamadıkça delindi delindi delindi ruhum .. her birinden birer yara edinir oldum. Artık yarası da çok ruhumun.
Yüreğimi patlatacak kadar çok sevdim onu, dünyayı yerle bir edecek kadar çok sevdi beni. Herkesin elleri gibiydi elleri sıradan, basit. Ama dokunduğunda herkesi silerdi tek seferde yeryüzünden. Gözlerine bakınca tüm dünyanın orda olması gibiydi. Sesi dünyalara yeten ama sadece bana duyulan kadardı. O vardı ve var olan her şey oydu. Neyim var neyim yok çıkardım verdim. Yüreğine yüreğimi değdirdim kenetleniverdi. Hafızamdaki tüm yıllarımı da ona verdim. Sevdim, sevildim, dünyalarla birdim.
Bir gün gökyüzü kırmızıya çaldı, soğuk damarlarımda dalgalandı, beynim yüreğim bedenim sıkıştı, kalbim bedenimden koptu, ruhum parçalara ayrıldı. Sesimi kestim, nefesimi kestim,  bileklerimi kestim..
İnancımı kaybettim o an. Tanrı bitti benim için, evren bitti, tarih bitti, zaman bitti, umut bitti. İnandığım tek şey kaldı; o gelmeyeceği fikri.
Doğumumdan beri gülmüş gözlerime, insanlar “gözlerinin içi gülüyor” demeyi bıraktı. Yüzümün sirke satması, karnımın acıkmaması, kahvelerin tatsızlaşması, içkilerin sünger gibi çekilmesi, uykuların uyunmaması başladı sonra. Ayrılanlara teselli olmazmış, boşa aramışım yıllar yılı teselliyi onda bunda. Hiçbir öğün canıma değmedi, hiçbir kadeh onunla içilen kadar mest etmedi.
Bir gün dönüp de bakıyım dedim. Bakacak bir dönemeç olmadığını gördüm. Dümdüz bir yol gelmiş ve hiçbir sapağa dönmemişim. Bir önceki uğranılan yeri hatırlamıyorum. Hayatımda kayıp yıllarım var birden onu fark ettim.
Sonra bir sızı çalındı. Dikişi attı ruhumun, yırtıklar yeniden oluştu, daha ağır daha acılı. Hayatım uzun bir yoldu. Yaşanan her şey yolun manzarası. Manzaralarımı kaybetmiş puslu camdan bakakalmış gibiydim. Ruhum kan kaybındaydı.
Bomboş bir ev olsun istedim. Duvarları yalnızlığımı yüzüme vuracak kadar soğuk ve yerler çıplak ayaklarımı kaydırmayacak kadar toz tutmuş. Kimse çalmasın diye olmasın bir kapısı. Denizi görmeyecekse penceresine gerek yoktu. Saksıda çiçeği sehpada gözlük bezi olmasındı. “Can”ın beden olmadığını anladığım zamanlardı, tam da ruhtu “can”.. Bedenimden çıksın artık ruhum diye gözlerimi sıkardım. Zira öylece su olup dökülüvermeliydi ruhumdaki her şey.. Dökülmedi .
Nefesime sığdırabilir miyim diye düşündüm çoğu zaman. Nefes çeksem derinlerime kadar ve bıraktığımda uçup gitse yaşanmışlıklar. Yaralanınca sürekli derin nefes çekenleri anladım o zaman. Yine de kesilsin diye nefesim boğdum kendimi. Astım krizine girecekken paketlerce sigarayı tek çakmak çakışıyla bitirmek gibi boğdum. Durdu o an kalbimin çarpışı başardım sıyırdım tüm varoluştan kendimi. Ruhumu öldürdüğüme emindim; ama canım çıkmadı bedenimden.

Kapısız bacasız evde gömülüp gizlice ağlamak gibi geldi nöbetlerim. Haykırmaya yer yoktu çığlıkları tek tek yuttum. Düğüm düğüm yüreğimde, şimdi onlarcası birikti. Yine de çıkmadı canım bedenimden inatla tutunuyorum hayata. Çünkü bu hayat yalnızca bana. Bu yüzden de sık sık yamıyorum ruhumun sökülen yerlerini. Belki sağlam değil , ama yırtık da değil ruhum. Sadece biraz daha acıdı, yamalı ..