..

Yalvarırım saklama yüreğinin kuytularını,
Karanlıklara uzatmadıkça ellerini bulamazsın yalnızlıklarını,
Elbet bir çıkış yolu vardır daima üzerine akan zamandan
Yalvarırım yitirme yüzünün duygularını..

12 Şubat 2011 Cumartesi

YAMALI..

Benim ruhum yırtık değil yamalı..
‘Yaması tutmamış’ demek, ‘aa yırtılmış’ demekten daha zor çoğu zaman.
  Senelerce hayata dahil edilen insanlarıma verdim ,dağıttım ruhumu.
Bir cümle ona bir cümle diğerine nasip oldu. Kimisi sayfalarca pay edinirken kimi okumaya yüz bulamadı ruhumu. Her bir parçacığım bir zihin köşesinde unutuldu. Geldi çaldı birisi ruh kitaplarımı, iadesi ağır oldu, karalı tüm sayfaları, parça pinçik olmuş köşe ve kenarları. Bir makara ip çaldım terziden biraz da fikir şairlerden.. yamadım, yamadıkça delindi delindi delindi ruhum .. her birinden birer yara edinir oldum. Artık yarası da çok ruhumun.
Yüreğimi patlatacak kadar çok sevdim onu, dünyayı yerle bir edecek kadar çok sevdi beni. Herkesin elleri gibiydi elleri sıradan, basit. Ama dokunduğunda herkesi silerdi tek seferde yeryüzünden. Gözlerine bakınca tüm dünyanın orda olması gibiydi. Sesi dünyalara yeten ama sadece bana duyulan kadardı. O vardı ve var olan her şey oydu. Neyim var neyim yok çıkardım verdim. Yüreğine yüreğimi değdirdim kenetleniverdi. Hafızamdaki tüm yıllarımı da ona verdim. Sevdim, sevildim, dünyalarla birdim.
Bir gün gökyüzü kırmızıya çaldı, soğuk damarlarımda dalgalandı, beynim yüreğim bedenim sıkıştı, kalbim bedenimden koptu, ruhum parçalara ayrıldı. Sesimi kestim, nefesimi kestim,  bileklerimi kestim..
İnancımı kaybettim o an. Tanrı bitti benim için, evren bitti, tarih bitti, zaman bitti, umut bitti. İnandığım tek şey kaldı; o gelmeyeceği fikri.
Doğumumdan beri gülmüş gözlerime, insanlar “gözlerinin içi gülüyor” demeyi bıraktı. Yüzümün sirke satması, karnımın acıkmaması, kahvelerin tatsızlaşması, içkilerin sünger gibi çekilmesi, uykuların uyunmaması başladı sonra. Ayrılanlara teselli olmazmış, boşa aramışım yıllar yılı teselliyi onda bunda. Hiçbir öğün canıma değmedi, hiçbir kadeh onunla içilen kadar mest etmedi.
Bir gün dönüp de bakıyım dedim. Bakacak bir dönemeç olmadığını gördüm. Dümdüz bir yol gelmiş ve hiçbir sapağa dönmemişim. Bir önceki uğranılan yeri hatırlamıyorum. Hayatımda kayıp yıllarım var birden onu fark ettim.
Sonra bir sızı çalındı. Dikişi attı ruhumun, yırtıklar yeniden oluştu, daha ağır daha acılı. Hayatım uzun bir yoldu. Yaşanan her şey yolun manzarası. Manzaralarımı kaybetmiş puslu camdan bakakalmış gibiydim. Ruhum kan kaybındaydı.
Bomboş bir ev olsun istedim. Duvarları yalnızlığımı yüzüme vuracak kadar soğuk ve yerler çıplak ayaklarımı kaydırmayacak kadar toz tutmuş. Kimse çalmasın diye olmasın bir kapısı. Denizi görmeyecekse penceresine gerek yoktu. Saksıda çiçeği sehpada gözlük bezi olmasındı. “Can”ın beden olmadığını anladığım zamanlardı, tam da ruhtu “can”.. Bedenimden çıksın artık ruhum diye gözlerimi sıkardım. Zira öylece su olup dökülüvermeliydi ruhumdaki her şey.. Dökülmedi .
Nefesime sığdırabilir miyim diye düşündüm çoğu zaman. Nefes çeksem derinlerime kadar ve bıraktığımda uçup gitse yaşanmışlıklar. Yaralanınca sürekli derin nefes çekenleri anladım o zaman. Yine de kesilsin diye nefesim boğdum kendimi. Astım krizine girecekken paketlerce sigarayı tek çakmak çakışıyla bitirmek gibi boğdum. Durdu o an kalbimin çarpışı başardım sıyırdım tüm varoluştan kendimi. Ruhumu öldürdüğüme emindim; ama canım çıkmadı bedenimden.

Kapısız bacasız evde gömülüp gizlice ağlamak gibi geldi nöbetlerim. Haykırmaya yer yoktu çığlıkları tek tek yuttum. Düğüm düğüm yüreğimde, şimdi onlarcası birikti. Yine de çıkmadı canım bedenimden inatla tutunuyorum hayata. Çünkü bu hayat yalnızca bana. Bu yüzden de sık sık yamıyorum ruhumun sökülen yerlerini. Belki sağlam değil , ama yırtık da değil ruhum. Sadece biraz daha acıdı, yamalı ..